Her zamankinden daha mı çok çalışıyoruz?
date
Dec 18, 2020
slug
her-zamankinden-daha-mi-cok-calisiyoruz
status
Published
tags
data
summary
Ortalama bir işçinin çalışma süresi son 150 yıldır dramatik bir şekilde düştü. Bu, her gün daha az saat, her hafta daha az gün ve her yıl daha az hafta çalışmaktan kaynaklanıyor. Özellikle zengin ülkelerde çalışma saatleri azalsa da ülkeler arasında hala büyük farklılıklar var.
type
Post
Pandemi zamanındaki evden çalışmayı kastettim sandınız değil mi? Hayır, son 150 yıldan bahsediyorum. Gerçi evden çalışma imkanı olan kişilerden bu cümleyi çokça duymuş olabilirsiniz ama o ayrı bir tartışmanın konusu. Şimdi biraz gerilere gidelim.
Ortalama bir işçinin çalışma süresi son 150 yıldır dramatik bir şekilde düştü. Bu, her gün daha az saat, her hafta daha az gün ve her yıl daha az hafta çalışmaktan kaynaklanıyor. Özellikle zengin ülkelerde çalışma saatleri azalsa da ülkeler arasında hala büyük farklılıklar var. İnsanların çalışma sürelerini incelemek yalnızca ekonomik üretkenlik değil, genel olarak refahı anlamak ve ekonomik ilerleme hakkında da fikir veriyor.
Grafik bize erken sanayileşmiş ülkelerde işçilerin yıllık çalışma sürelerinin son 150 yılda neredeyse yarı yarıya düştüğünü gösteriyor. 3.000 saat, her yıl 50 hafta boyunca, her hafta 60-70 saatlik zorlu bir çalışma süresine karşılık geliyor. Karşılaştırma yapabilmeniz için net bir örnek vereyim. Türkiye'de şu an ortalama bir işçi günde 8 saatten haftada 40 saat çalışıyor. Aşırı çalışma saatleri Almanya gibi erken sanayileşmiş ülkelerde yüzde 60'lara varan oranlarda azalmış görünüyor.
Biraz tarih bilginiz varsa üç önemli dönemi bu grafikte farketmeniz olası. İlki 1800'lerde başlayan ve Birinci Dünya Savaşı'nda devam eden kısmi azalma, ikincisi 1929'da New York Borsası'nın çöküşüyle başlayan Büyük Buhran'daki hızlı çöküş, üçüncüsü de İkinci Dünya Savaşı sırasında ve devam eden yıllardaki hızlı yükseliş. Yükselişten günümüze gelinceye kadar çalışma sürelerinde azalma başlasa da bazı ülkelerdeki farklılıklar dikkatinizi çekmiş olmalı. Bunlardan ikisi Çin ve Bangladeş. Şu an üzerinizde bulunan kıyafetin yüzde 90'lara varan ihtimalle Çin veya Bangladeş'te üretildiğini biliyorsanız özellikle bu iki ülkedeki çalışma koşullarına dair fikrinizin olduğunu tahmin edebilirim. Bangladeş ile Almanya arasındaki çalışma sürelerinde görülen açık makas sadece ekonomik üretkenlik değil, bu iki ülke arasındaki refah ve ekonomik ilerleme hakkında da karşılaştırma imkanı tanıyor. Güney Kore'deki çalışma süresinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki hızlı artışı da bambaşka bir hikayeyi, ülkenin teknolojik atılımını anlatıyor.
Peki, -bence ve kabul ederseniz sizce de- refahı doğrudan etkileyen tatil günlerinde durum ne? Kısaca ona da bir bakalım.
Çalışma sürelerinin yıllar geçtikçe azalması haftalık tatil günlerine ek olarak yıllık izinleri arttıran doğal bir sonucu da ortaya çıkardı. Örneğin Hollanda'da 1800'lerdeki yıllık 4 günlük izin bugünlerde 40 güne ulaşmış. Çalışma günlerindeki ve saatlerindeki düşüş de üretkenlikteki artışı özellikle son yıllarda ciddi anlamda etkiledi. Bir bilgi işçisi olarak kendimden örnek verebilirim burada. Çalışma hayatıma başlayalı 10 yıl geçti ve bu sürede haftalık izin günüm bir ay öncesine kadar sadece pazar günüydü. Bundan önce cumartesi günleri nispeten rahat çalışsam da tatil olmadığını bilmek bile insana ister istemez ayrı bir gerginlik katıyordu. Ama şu an haftada net iki gün serbest olmak inanılmaz bir rahatlık veriyor. Bilenler bilir, zihnen serbest kalmak da ayrı bir üreticilik katıyor. Darısı üç güne diyelim. Ki yakınlarda okuduğum çeşitli araştırmalar bunun da mümkün olabileceğini anlatıyordu.
Bu iki grafikteki göstergeler elbette mükemmel veriler değil -hele ki 150 yıllık bir geçmişi ve hata payını düşündüğümüzde. Ama şunu söyleyebiliriz ki herhangi bir ülke için zaman içindeki değişim, zamanın herhangi bir noktasındaki hata payından oldukça büyük. Ve kesin olarak biliyoruz ki şu an zengin bir ülkedeki ortalama bir işçi, 150 yıl öncesindeki ortalama bir işçiye göre daha az çalışıyor.
—
Kısmen benden biraz yorum kısmen de çeviri içeren bu içeriği hazırlarken Our World in Data'dan faydalandım.