Benim için 2021
date
Dec 27, 2021
slug
benim-icin-2021
status
Published
tags
personal
annual
summary
Üniversiteyi bitirip çalışmaya başladığım 2008 yılından bu yana İstanbul’dan sadece yıllık izinlerimde ayrılmıştım. O da parça parça en fazla 25 günü ancak buluyordu. Bu yıl neredeyse 3 ay İstanbul dışından çalıştım. Pandemiden kaynaklı da olsa zorunlu uzaktan çalışma bana yaradı. Ailecek yaklaşık 15 bin kilometre yol gittik.
type
Post
Üniversiteyi bitirip çalışmaya başladığım 2008 yılından bu yana İstanbul’dan sadece yıllık izinlerimde ayrılmıştım. O da parça parça en fazla 25 günü ancak buluyordu. Bu yıl neredeyse 3 ay İstanbul dışından çalıştım. Pandemiden kaynaklı da olsa zorunlu uzaktan çalışma bana yaradı. Ailecek yaklaşık 15 bin kilometre yol gittik.
🌧️ Bursa → İstanbul → Maraş → İstanbul
Yılın ilk günlerinde Bursa’daydık. 2020’nin son aylarından başlayarak bu yılın ilk birkaç haftasını da Bursa’da geçirmiştik. Sonra İstanbul’a döndük. Haftasonlarında dışarıya çıkmanın yasaklandığı o ilginç zamanları geçirerek Ramazan’a ulaştık. Şimdi sanki yıllar önce olmuş gibi hissettiğim 17 günlük tam kapanma başlamadan bir gün önce Maraş’a kaçtık. Uzun zamandır annem ve babamla oruç geçirememenin acısına ilaç gibi geldi. Kardeşim de ailesiyle gelince baba evinde üç aile olduk. İftardan sonra kardeşim Çağrı ile sahurluk yağlı çörek almaya fırına adımladık, çocukları gündüz parka götürdük, ara sıra pınarlardan eve damacanalarla içme suyu taşıdık. Ramazan Bayramı’nı da geçirdikten sonra biz yine İstanbul’a döndük.
🌦️ İstanbul → Erzurum → Kars
Döndük dönmesine ama planımızda yine bir yerlere gitmek vardı henüz ofislere çağrılmıyorken. Semra’nın anne ve babası kışı Bursa’da geçirirken yazları Erzurum’a, köylerine dönüyor. Erzurum’a gitmeye karar verdik ama benim nasıl ve nerede çalışacağım gidene kadar bir muamma olarak kaldı. Haziran ayının son gününde yola çıktık. Bursa aktarmalı uzun ama çok güzel bir yolculukla köye vardık. Amacımız en azından Kurban Bayramı’nı da Erzurum’da geçirmekti. Bu da bir ay demekti. Ama biz iki ay kaldık, Meryem’in okulu açılmasaydı ne zaman dönerdik bilmiyorum.
Ben daha gitmeden harita üzerinde neredeyse bütün kuzey ilçelerini ve köylerini inceledim, gideceğim ve görmek istediğim yerleri işaretledim. Çoğu köyün eski Ermeni yerleşimi olduğunu biliyordum. O yüzden kale, harabe, manastır, kilise ne gördüysem kaydettim. Köy isimlerinin Ermenice kökenlerini bile araştırdım. Hazır gitmişken, çalışmanın haricinde fırsat da bulabiliyorken etrafta ne var ne yok görmeliydim. Öyle de yaptım. Narman’ın gitmediğim köyü, içmediğim pınar suyu, yanına uğramadığım harabesi kalmadı desem abartmam. Şu yol hangi köye çıkıyordu acaba ya diye direksiyon kırdığım çok oldu. Uzundere, Oltu ve Tortum’un da çoğu köyünü gidip gördüm.
Köyde çalışırken tek problemim internet oldu. Telefon bile zor çektiğinden mobil hattımdaki interneti kullanamadım. Köydeki komşuların Wi-Fi ağlarını, evlerinin önündeki harmana sandalye atarak kullandım bazen çünkü bizim eve yakın bir Wi-Fi ağı yoktu. Sinyal güçlendirici kullansam bile işe yaramadı mesafenin uzaklığından dolayı. Bazen de günlük ilçeye giderek çalıştım. Köyde dışarıda çalışıyordum ama yağmur yağdığında ileçeye gitmeye mecbur kaldım.
İstanbul’da hava sıcaklıklarının 40 derecelere ulaştığı haberlerini alıyorduk ama köyde iki günde bir yağmur yağdı, gece uyurken yorgan kullandık, çoğu akşam da soba yandı. Köy havası ve biraz da rakımdan dolayı benim çok erken uykum geldi ve çoğu akşam en geç 10’da yattım, çok da erken kalktım. Erken kalktığım zamanlarda köyün etrafındaki dağlarda dolaştım.
Ben, Semra ve çocuklar için harika oldu köyde kalmamız. Hele ki Meryem için. Köyde tanıştığı arkadaşlarıyla etrafta fink attı, yayladan her akşam eve dönen inekleri köy meydanından tek başına gitti getirdi, civcivleri ve tavukları sıkıştırdı, tozla toprakla delilercesine oynadı.
Babamın öğretmenliğe başladığı ilk görev yeri Erzurum’un Şenkaya ilçesinin Göllet köyü. Şimdiki adıyla Kömürlü. Ondan hep oraların hikayelerini duyardım, gelmişken ben de gitmek istedim. Babam buradan ayrıldıktan sonra gezmek amacıyla da olsa gelememiş ama ev sahipleriyle iletişimleri devam ediyor. Tamı tamına 40 yıl sonra babamın görev yaptığı okula ve annemle ilk kaldıkları eve gittim. Ablam daha doğmamışken 1981 yılında bu köye gelmişler. Vardığımda, arkadaşlarıyla annem ve babamı telefonla görüntülü konuştururken bambaşka duygular içine düştüm. Ev sahipleri İsmail Amca ve Zemine Yenge bizi öyle bir karşıladı ki sanırsınız 40 yıllık dostlarıyım. Dostluk için 40 yıl gerçekten dile kolay, tam 40 yıl. Daha ben yokken annemle babamın bu köyde gezip dolaştığını, kaldıkları odayı sanki bıraktıkları gibi şimdi adımladığımı düşünmek daha önce hissetmediğim duygulara götürdü beni.
Erzurum’un ilçelerini dolaşırken etraftaki şehirlere de uğrama planları yaptık. Karadeniz tarafına özellikle çıkmadım çünkü sürekli sel gidiyordu. Ağrı, Iğdır tarafına da vakit ayıramadığımdan dolayı gidemedik fakat hep hayalini kurduğum Kars’a, daha doğrusu Ani’ye gitmek nasip oldu. Şenkaya’dan Ardahan yoluna çıktık, Olur üzerinden yaylalar eşliğinde gittik Kars’a. Kurban Bayramı da geçtiği için hayvanlar yoktu ama uçsuz bucaksız dağ yaylalarının havasını koklamak güzeldi. Tek şeritin etkisinden dolayı yol hem sakin hem de güzeldi.
Kars merkez zaten küçük ve hemen bir günde turlayabileceğiniz bir yer. Biz de öyle yaptık ve Ani’ye gittik. Gittiğime o kadar değdi ki tadı hala damağımda. Çocuklar olmasa veya yorulmasalardı rahat 4-5 saatimi harabelerin içerisinde dolaşarak geçirebilirdim. Kars’tan dönüşte de aynı yolu kullandım ama bu defa daha önce belgesellerde gördüğüm, Boğatepe’deki peynir müzesine uğradık. Peynirlerin henüz açılmadığı bir zamana geldiğimizden tadamadık ama köydeki müze çok iyi hazırlanmıştı, onu dolaştık.
🌤️ Erzurum → Mardin → Urfa → Maraş → İstanbul
Meryem ilkokula başlayacaktı ve okulların açılmasına az kalmıştı, biraz da mecburen dönüşü planlamaya başladım. İstanbul’a direk gitmek istemiyordum yolun uzunluğundan dolayı o yüzden Maraş’a uğramalı bir tur ile yavaş yavaş dönelim istedim. Ani gibi hayalini kurduğum bir başka yer de Mardin’di. Mardin’den Urfa Göbeklitepe’ye uğrar, Maraş’a geçer, birkaç gün dinlendikten sonra İstanbul’a döneriz diye planladım. Öyle de yaptık.
Erzurum’da ortalama 20-25 derece sıcaklıklarda yazı geçirdik geçirmesine ama aşağı indikçe sıcaklık da hızla artmaya başladı. Diyarbakır’dan geçerken sıcaklık 42 dereceydi. Çok geç olmadan Mardin’e ulaşmak istediğimden dolayı Diyarbakır’da duramadık. Akşam olmasına rağmen Mardin’e ulaştığımızda bizi 43 derece sıcaklık karşıladı. İki gece kalmayı planlamıştım, gündüz çalıştıktan sonra ikindi sonrası gezeriz diye düşündüm ama sıcaklık bir türlü düşmedi. Neyse ki Eski Mardin’de kalıyorduk, o yüzden en azından oraları dolaşabildik. Daha gidemediğim birçok yeri olsa da Eski Mardin’i görmek güzeldi. Sabah herkes uyurken çıkıp eski sokaklarda kaybolmak ve çocuklar uyuduktan sonra geceleri Mezopotamya ovasının ışıklarını izlemek harikaydı. Tam orada, binlerce yıllık sokakların arasında Lübnan’dayım diyebilirdim ama ispat edemezdim.
Yola devam etmemiz gerekiyordu ve Urfa’da görmek istediğim iki yer vardı. Göbeklitepe ve Şanlıurfa Müzesi. İkisi de çok güzeldi. Göbeklitepe’de de öğle sıcağına kaldık maalesef ama müzeyi görmeseydim gerçekten üzülürdüm. Hayatımda gördüğüm en güzel müzeydi. Semra ile çocuklar sıcaktan bayıldılar, arabada uyumak istedikleri için ben tek gezdim, vaktim olsaydı akşama kadar çıkmazdım. Gerçekten harikaydı.
Gelmişken Balıklıgöl’e de bakalım dedik ama sıcaklık bizi öyle perişan etti ki arabayı park ettiğimiz yerden göle varmak çileydi benim için. Daha görmeden öyle bir halde Hatice kucağımda yürüyordum ki bir ara Semra’ya “geldik ama görmek zorunda mıyız hadi dönelim” bile dedim daha 10-15 metre kalmışken. Mardin dahil Urfa ve Diyarbakır kesinlikle kışın gidilmesi gereken yerler, en azından benim için. Nasip olursa başka zamanlarda ve normal sıcaklıklar altında Güney Doğu’yu hakkını vererek gezmek istiyorum.
Sıcaktan bunaldıkça yola devam ettik. Erzurum’a yola çıktıktan tam iki ay sonra artık Maraş’taydık ve okullar açılacağı için çok vaktimiz kalmadığından birkaç gün sonra İstanbul’a döndük.
🥘 Yemek
Erzurum’da bulduğum her fırsatta umarsızcasına cağ yedim. Hatta gittiğimizin ilk haftasında akrabalarla toplaşıp evin tandırında kendimiz yaptık. Dışarıda yediğim en güzel cağ ise Erzurum merkezdeki Şenyurt Cağ Kebap’taydı. Sanayinin içindeydi ve mükemmeldi. Köyde sağolsun kayınvalidem ara sıra tandırda lavaş ekmek yaptı, ben de gidip sıcak sıcak tereyağı sürerek yedim.
Kars’ta kaz etinin tadına baktık. Yağlı ve çok lezzetliydi. Merkezdeki Kaz Evi’ne uğradık. Daha esnaf tarzı bir yer arasam da bulamadım. Azeri çorbası Piti ve diğer yöresel yemeklerden de aldık onlar da güzeldi.
Mardin’de kebap ve yöresel yemekler yedik. Kebapları gerçekten harikaydı. Sultan Sofrası ismindeki lokantada Mardin Tabağı dedikleri bir yemek de aldık. İçerisinde azar azar yöresel yemeklerden vardı ve güzeldi.
Urfa’da ise tavsiye üzerine gittiğimiz, Balıklıgöl’e çok yakın bir yerde ciğer yedik. Ayranla birlikte o sıcakta çok iyi gitti. Ciğeri şişte çok sevmiyorum ama yerinde yemek gerekirmiş, önceki yediklerimden çok farklıydı.
🎸 Müzik
Gittiğim bir yerin kadim müziklerini dinlemek kadar zevk aldığım çok az şey var. Erzurum’da neredeyse tamamen Ermeni şarkılar dinledim. Yenisinden eskisine, ne varsa. O yolları giderken bana kattıkları gerçekten inanılmazdı. Arto Tunçboyacıyan’ı dinledim en çok. Dönüp dolaşıp hem Spotify’ın oluşturduğu This is Arto Tunçboyacıyan listesini hem de Sound of Our Life, Pt.1: Natural Seeds albümünü dinledim.
Sound of Our Life albümü tek bir parça gibi. Her defasında baştan sona dinlememin sebebi biraz da bu. Şarkı isimlerine sırasıyla bakarsanız aslında bir hikaye anlattığını da görebilirsiniz.
Arto’dan özel olarak iki şarkıyı seçmem gerekseydi onlar da bunlar olurdu: Life Without Wife ve Life Is Deeper Then What You Think. İkisi de tam bir yol şarkısı.
Yolculuk haricinde Spotify’da bu yıl en çok dinlediğim şarkılar listesi buydu.
🍿 Dizi - Film
Succession - Puanım: 9/10
Bölümleri yayınlandıkça izledim. Harika bir dizi. Müziklerine ayrı bayılıyorum.
The Serpent - Puanım: 8/10
Çok iyi bir diziydi. Tırsa tırsa izledim ama Güney Asya koktu buram buram.
The Big Lebowski - Puanım: 7/10
Ne zamandır listemdeydi. Coen Kardeşler’in efsanelerinden. Güzeldi.
Sarmaşık - Puanım: 8/10
Bu da ne zamandır listemdeydi, ancak izledim. Metaforlarla dolu sağlam filmmiş.
Nomadland - Puanım: 7/10
Güzeldi ya. Sessiz, sakin, yolda olan.
Green Book - Puanım: 8/10
Bu da güzeldi, izlenir, tavsiye edilir cinsten.
Blood Simple - Puanım: 7/10
Coen Kardeşleri de tarzlarını da seviyorum. Bu ilk filmlerinden.
Bir Başkadır - Puanım: 8/10
Valla ben beğendim. Bir ara çok tartışıldı ama başarılı.
The Ballad of Buster Scruggs - Puanım: 8/10
Yine Coen Kardeşler, yine sevdiğim tarzları. Hakkında yazılanlara da bakın.
Three Billboards Outside Ebbing, Missouri - Puanım: 9/10
Mutlak kötü ve mutlak iyiden bahsedemeyeceğimiz, izleyicilerin beklediği formatta bir sonu olmayan, izledikten sonra seni duygularınla ve kendinle başbaşa bırakan filmlere ayrı bir hayranlığım var. Bu öyle bir film. Yazarı ve yönetmeni bir kısa film efsanesi olan Six Shooter’dan tanıyorum: Martin McDonagh. Bambaşka bir kafası var bu adamın.
Seven Psychopaths - Puanım : 8/10
Aynı yönetmenin bir başka manyak filmi.
Mank - Puanım: 6/10
Ödül aldı diye izleyeyim dedim ama sıkıldım yarıda bıraktım.
Fargo - Puanım: 8/10
Aynı isimli dizisini daha önce izlemiştim. Film de çok güzel. Yine Coen’s, canlarım.
Narcos: Mexico - Puanım: 7/10
Üçüncü sezonu kalmıştı izlemediğim onu izledim. Eski bölümlerin tadı yoktu ama izlemiş oldum, idare ederdi. Bir yerde okumadım ama dördüncü sezonu çıkacaksa piyasaya sanırım Chapo ile ilgili olacak ve son sezon olacak, öyle hissediyorum.
📖 Kitap
Çok fazla şey okudum ama kitap değil. Geçen sene olduğu gibi az kitap okudum, önümüzdeki yıl nasip olursa eski performansıma dönmeyi arzuluyorum. Birkaç yarım kalan ve önceden okuyup da biraz karıştırdıklarım haricinde bu yıl başlayıp da bitirdiğim kitaplar bunlar:
- Başkalarının Aklı, Tali Sharot.
- Hacking Growth, Sean Ellis.
- Katmandu'ya Yol Arkadaşı Aranıyor, Abdullah Kibritçi. (Abdullah ile 5 yıl birlikte çalıştık. Beraber yurtdışına hiç çıkmadık ama bu kitapta anlattığı bütün hikayelere bir şekilde şahitlik ettim. Yola özlem duyanlara kitabı tavsiye ederim.)
🙏 Teşekkürler
İyi kötü, çok şükür kazasız belasız bir yıl daha geçti gitti. Allah ömür verirse gelecek yılın sağlıklı, bereketli, huzurlu, mutlu ve bol kazançlı bir yıl olmasını dilerim hepimiz için. Bana bir şekilde faydası olan, uzaktan yakından, tanıdığım tanımadığım herkese ayrıca teşekkür ederim.
Görüşmek üzere.