Karbonat, sirke, limon, tuz, limon tuzu… Termos temizlemek için benim gibi her şeyi denediniz ama o inatçı, o yıllanmış, o sonraki içeceğinize kokusu sinen leke ve koku bir türlü çıkmıyor mu? Lekelere karşı elimizde büyük bir koz var: Termos kullanmamak.

Lisede okurken internet kafelerde Age of Empires, üniversite yıllarımda PES oynadım ama sonraki yıllarda ne mobilden ne de bilgisayardan oyun oynayan bir gamer olmadım. Bundan 4 yıl önce tam da pandeminin başladığı sıralarda kendime bir Xbox aldım. Hediye olarak gelen PES 2020’yi oynadım bir süre ama çok sık oynayan biri de olmadığım için Microsoft’un oyun kataloğu Game Pass’e üye olmamıştım.

Günümüz şartlarında istisnasız her anne babanın bir gün karşılacağı konuların başında çocuğunun bir şeyler izlemeye başlaması gelir sanırım. Birçok anne baba çocuğunun ne izleyeceğini takip ve kontrol etmek ister. Şahit olduğum kadarıyla azımsanmayacak sayıda anne baba da çocuğun eline telefonu veya tableti verip onu kendi halinde bırakabiliyor.

Üniversiteyi bitirip çalışmaya başladığım 2008 yılından bu yana İstanbul’dan sadece yıllık izinlerimde ayrılmıştım. O da parça parça en fazla 25 günü ancak buluyordu. Bu yıl neredeyse 3 ay İstanbul dışından çalıştım. Pandemiden kaynaklı da olsa zorunlu uzaktan çalışma bana yaradı. Ailecek yaklaşık 15 bin kilometre yol gittik.

Filtre kahveyi ilk içtiğim zamanı tam tarih olarak hatırlamıyorum ama yeri çok net hatırlıyorum. Ağaç Ev'in arazisinde. İlk inşaat zamanlarında, tahtaların çakılması için birkaç arkadaş Selçuk Abi'ye yardıma gitmiştik.

Yılı da filmi de çok iyi hatırlıyorum. Eskişehir'e üniversite için gittiğim ilk seneydi, yani 2004. Anadolu Üniversitesi'nin örgün eğitimi de mi varmış ya geyiklerini yeni yeni duyduğum zamanlar. Yeni gelmişim, sancılı geçen ilk aylar sonrası yeni arkadaşlarla sokaklarda fink atıyoruz.

İlk blog yazımı 2008 yılında yazdığımı hatırlıyorum. Üniversiteden yeni mezun olmuştum. Sonu wordpress.com olacak şekilde ismimle bir hesap almış, blog yazmaya başlamıştım.

Artık evden çalışacaksınız dediklerinde tarih geçen yılın 16 Mart'ıydı. Şu dört günü saymazsak tam bir yıl oldu. Soğuk bir gün olduğunu hatırlıyorum. Zaten dizüstü bilgisayarda çalıştığım için çantamı toparlayıp eve geçmek için çok fazla zaman harcamadım.

2011 yılında üye olduğum IMDb’de izlediğim filmleri eklediğim ve oyladığım bir listem var. Listedeki verilerin bana neler söylediğine kısaca bakmak istedim.

Ben aktif olarak 5 senedir kullanıyorum. Takip ettiğim kanallardan beğendiğim şeyleri kaydediyor, bazen uzun uzun tartışmaları okuyor, bazen de aradığım sorulara ilk orada cevap buluyorum. İyi kullanırsanız çok seveceğinizi, kendinizden bir şeyler bulabileceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Kişisel bloglar yazdığımız on yıl öncesine tekabül eden o ışıltılı dönemlerde ben dahil çoğu kişi yıl sonunda o yıl neler yaptığına dair özetler yazardı. O yazılar aslında birer hap içerikler de olduğu için kaçırdığın iyi şeyler varsa yakalamanı da sağlardı.